15 Kas 2009

Bu son canım sansanız da gelicem!

Ölmeyi öğrenirsin...

Ve her defasında bir öncekinden daha yavaş ölürsün, öğrenipte daha hızlı olmasını istemezsin, tekrar ölmeyi istemezsin!

Ama engel olamazsın. Ölürsün!

Her seferinde başkasının maktülü olarak.

Öldürün, durmayın, gene gelicem! Kendimi kandırıp.

Ama şimdi hazır değilim, biraz bekleseniz?

30 Eyl 2009

hani bi can dündar var dı nerde o :)

son kale düştü ..

kadınların günümüzde yazılarını yaşanacakmış gibi sandığı günümüzün aşk öğreticisi can dündar geçtiğimiz haftalarda kendini ilk defa "düşünsel" olarak ifade etmediği görüntüleriyle önümüze sunuldu ..

bundan sonra artık bana can dündar yaklaşımlarını anlatmayın! mutlu olalım sadece şiirlerdeki gibi değil ama., varsın kendi meşrebimizce romantizmden uzak sevelim sevdiceklerimizi yeter ki yatlarda el ele dizdize gezip aldatmayalım ... yatlar gibi herhangi mekanlarda aldatmayalım ...

hamiş: bu yazı hayatıma girenlerin can dündar alıntılarıyla sevgi buhranları yaşamama sebep olanlar için yazılmıştır can dündar kötü yazıyor demek istenmemiştir

4 Eyl 2009

İğrencim ben :)

sabah uyandığında yanındaki kişinin yastığa doğru akmış olan tükürüklerini elinle silip dudağa ufak bi öpücük kondurup uyandırmak

vs.

sabah uyandığında yanındaki kişinin yastığa doğru akmış olan tükürüklerini görünce paniğe kapıılıp hemen uyanıp çıksada yastığın kılıfını değiştirsem sorunsalı..

uyanıyorsunuz ve bu 2 şıktan daha bi mantıken zor olanını yaşamak yani tükürük silmek ve olası ağız kokusunu hissederek öpmeyi tercih ediyorsunuz ..



sanırım bu sevgi oluyo ..

ayrılmaya izin vermeyen teknoloji!

eskiden daha kolaydı heralde bu ayrılık işleri .. sadece gönlünden silmek yeterdi heralde ...

oysa günümüzde ayrılıklarda silmek telefon numarasıyla başlayıp devamında olası saklı mesajlar ve telefonda bulunan resimlerle devam ediyo ..

tam unutucaksın artık kafanı dağıtıcan açıyorsun bilgisayarını msn de bildik bi isim ve kişisiel ileti ve silmeye devam ediyorsun .. derken duvar kağıdındaki fotograf ta tanıdık .. ve aklına geliyor bir sürü fotograf dağılmış durumda bilgisayardaki klasörlerin içine ..



maillerini kontrol etmek istediğin anda gözüne göndermiş olduğun maillerin gelen maillerin takılıyor ...

ve somut olmayan soyut diye bahsedilen teknoloji heryerde sana o nu karşına çıkararak unutmana mani oluyo .. en iyisi kendine toptan bi restart atmak :)

haydaaa feysbuktan silmeyi unutmuşum :)))

- yaşlanıyorum -

yağmur yağıyordu ve ben saf saf pencereden bakıp ne güzel yağıyo dedim .. yağmur kesildi bu seferde mis gibi toprak kokusu geldi burnuma ..


oysa bu yağmur 2 -3 yıl önce yağarken ben Allah kahretsin yarın cumartesi ve her yer çamur olcak diye dertlenirdim :)

insan değişimi yaşlamı oluyo yoksa doğanın şartlarıylamı oluyor bilmiyorum ama değişiyorum ..

değişim güzeldir .. önerilir:)

...kırmızı başlıklı sen

- aşkıımm neden her gece içiyorsun?

+ sana daha uzun katlanabilmek için..

- @%#$*~≥Ω§#

40 yıllık yoğurtçuyum böyle kase görmedim!

hayatımda duyduğum ve duyar duymaz benim kahkaha atmama sebebiyet veren laf atma sözü:)

ya isviçreli bilim adamları cern de yalancı big bangi deneyedursunlar yurdumuzun mütiş aşk insanları laf atmayı atomlarına ayırdılar ..

şimdi sakın bunu karşı cinsi bilmem ne görmek polemiğine sokmayalım .. valla da billa da biz çok fazla zeki insanlarız hemde fıransızlardan daha romantik italyanlardan daha çapkınız ve ayrıca da zekiyiz ha diyebilirsiniz ki aklınız bilmem nerdeyken zekisiniz olsun o da bizim sığlımız olsun :)

ya ben kendim bizati şahsen fiili olarak bu eylemlerde bulunamasamda sevyiorum akıllı ve dozunda edepsizliği ..

sakın bu ne vahşet bu ne bilmemne falan demeyelim herkes bu ülkede yaşıyo abartmadan yaşanıyo çoğu şey illa ki kötü örnekler var ama bazen dozunda güzel olan çirkinlikleri vardır herkesin düşlerinde..

neyse konu kase sadece fazla da dağıtmayalım :)

24 Tem 2009

Paylaştıkça Artan Sevgi!

Tam bir hijyen delisi iken hayatında yediği en güzel ve mutluluk veren şeyin şekilsiz köftelerin ve soğanın oluşturduğu ekmeğin ve ayranın olabileceğini hiç düşünmemişti, hemde soğuk taşın üzerinde önlerinden geçen yüzlerce kişiye rağmen ..

... hayır tadı da güzel sayılmaz hatta kötü bile denebilirdi ama hayatında en sevdiği kişi ile birlikteydi hemde ilgisini o zamana kadar fazla çekmemiş olan bir futbol maçındaydı .. erkeğinin gözlerinde ona bakarken sadece sevgi değil paylaşımın mutluluğunuda görünüyordu .. siyah ile beyaz nasıl önemli idi onun için şimdi daha iyi anlıyordu kendisini beyaz sanıyordu siyah olan o nun yanında .. çünkü erkek sanki bir çocuk gibi mutlu bi ifadeyle bakınıyordu kendini evinde gibi hissetiği İnönü Stadyumunun önünde ..

maç başlamıştı derbi maçtı heryer hınca hınc dolu ve gözlerde galibiyeti isteyen bakış vardı ve sesleri kısılana kadar bağırıyorlardı .. erkek kıza hadi sende bağır diye öpüyordu .. sonra gol oldu kıza öyle bir sarıldıki! kız o kadar güvende hissettiki kendini

.. ve Beşiktaş'ın golleri belki statta en cok onu sevindiriyordu ..

10 Tem 2009

Babama (Redaksiyon yapılmış hali ile bir kez daha)

Çocukluğuma dair ilk hatırladığım şey beni İnönü Stadyum'unda maça götürmesi ve beraberce yaptığımız tezahüratlardır; onun omzuna oturmuş deli gibi bağırışım ve düşmemeyim diye elimi hiç bırakmaması.. Bahsettiğim, bana hayatımda birçok ilki yaşatmış, şimdiler de bile benim için ne kadar değerli olduğunu hissettiremediğimi düşündüğüm ama içimde anlamı çok daha başka ve çok daha büyük olan bir kişi. O benim babam.

Ben camiiye ilk babamla birlikte gittim. Uykulu gözlerle arkasından ilerleyişim sonunda içeri girmiş ve insanların arasına karışmıştık. Beni takip et demişti. Namaz boyunca oturuşu selam verişi dahil ne yapıyorsa aynı şekilde yapmaya çalışmıştım. :)

İlk rakımı da onunla içtim. Bir akşam eve geldiğimde açmış Export' (Yeni Rakı)u ufak ufak demleniyordu. Beni görünce, gel buraya keranacı dedi. Karşısına oturdum. Bir bardak rakı da bana doldurdu. Ben de büyüdüğümü, artık adam olduğumu ispatlamak için daha iyi bir sınav olamaz diye düşünüp o rakının geniz yakan kusma isteği uyandıran tadına mümkün olduğunca aldırmayarak büyük yudumlarla mezeler eşliğinde mideme indirdim. Sinemaya ve tiyatroya da ilk kez babamla gittim. Film bir Kemal Sunal filmiydi. Çok gülüyordum ancak diğer yandan da salonun karanlığı tedirgin ediyordu beni. İki sahnede bir yanımda olduğunu yeniden görmek için babama bakıyordum. Yanımdaydı, gülüyordu :) Tiyatroda ise durum biraz farklıydı. Nejat Uygur'un bir oyunuydu sanıyorum. Hatırladığım tek şey sahnede bir kazık olduğuydu. Bu sefer babamın yanımda olup olmadığına aldırmayacak kadar yorgun olmalıymışım ki gösteririn büyük bir bölümünü uyuyarak geçirmişim. Ve ilk tokatım. Bir kere ama sağlam vurmuştu. (Laf aramızda babam marangozdur. Eli kürek gibidir. Bu nedenle benim babam sizin babanızı döver! Öyle böyle değil yani. Tanıdığım en güçlü adamlardan biridir. Kırk kere maşallah!) Tokatı da bir veli toplantısının arkasından yemiştim.

Babam bizim için hoşlanmadığı, istemediği aslında tam tersini düşündüğü birçok şeye katlandı. Bu yüzden onunla gurur duyuyorum. Aslında yazımı "Babalar Günü"nde yazmayı planlamıştım ama daha öncesinde onunla beraber tatilde olduğumuz için bir türlü fırsat bulamadım.


(:Babam derin sularda balık avında kadrajdaki de motoru:)

Lapseki'de beraber denize girdik, balık tuttuk, sabahları erken uyanamadığım için(!) yürüşüye çıkamadık ama motoruyla gezdik.. Çok keyifliydi.

Hah! Babam için yazı yazacağımı tahmin etmezdim. Yaşlanıyor muyum ne?.. Ama şu bir gerçek ki o benim en büyük gurur ve güven kaynağım.

Babalarınızın ellerinden öper rahmetli olanların da topaklarının bol olmasını dilerim. Bu yazıyı yazmaktan çok mutlu olduğumu da ayrıca belirtmek isterim.

Hamiş: Mesaisinden zaman ayıran değerli arkadaşıma yazımı düzelttiği için teşekkür ederim..

Babama

Çocukluğuma dair hatırladığım en eski şey babamın omuzunda inönüde bir maç izlediğimdir .. çocukluğuma dair en eski hatıramın beraber olduğu adam bana bir çok ilkerimi de yaşattı hayatımda ve de o benim gözümde başka yerler de de oldu farketmesede ..

ben ilk camiye babamın elinde bayram sabahı uykulu gözlerle götürmesiyle ve beni takip et demesiyle namaz boyunca oturuşu dahil olmak üzere şaka gibi ne yaptıysa onu yaptığımı hatırlarım ilk namazımda :)

ha ben ilk rakıyı da babamla içtim .. bir akşam sokaktan eve döndüğümde babam açmış export (Yeni Rakı) rakısını içiyordu gel buraya keranacı dedi ve karşısına oturttu bi bardak rakı koydu bende sırf büüyüdüm adam oldum sanrısıyla o rakıyı kusmayarak sesimi çıkarmayarak gene babamın verdiği mezeler doğrultusunda içtim :)

ha ilk sinema ve tiyatroya da babamla gittim sinema filmi bir Kemal Sunal filmiydi çok güldüğümü ama karanlıkta devamlı babam yanımdamı diye baktığımı hatırlıyorum :) ilk tiyatrom da Nejat Uygur du gerçi onu hatırlamıyorum çünkü çok fena uyumuşum :)ama orta da bi kazık vardı onu hatırlıyorum :)

haa ilk tokadımı da babamdan yedim :) gerçi bir kere vurdu ama sağlam vurdu be laf aramızda babam emekli marangozdur .. yani bana vurmuş olduğu zaman aktif marangoz du ve eli kürek gibiydi .. benim babam o yüzden sizin babanızı döver yani :) öyle böyle değil tanıdığım en güçlü adamlardan biridir .. maşallah

ya benim babam kendi sevmesede sırf oğulları için birçok şeye katlandı bunun için onunla gurur duyuyorum .. bu yazımı aslında babalar gününde yazmayı planlamıştım ama daha öncesinde tatile yanına gittiğimden dolayı yazamadım ...


(:Babam derin sularda balık avında kadrajdaki de motoru:)

orda onlada bissürü vakit gecirdik denize girdik balık tuttuk sabahları erken kalkamadığım için yürüyüşe çıkamadım ama motoruyla gezdik :)

valla babam için bi yazı yazcağımı tahmin etmezdim yaşlanıyormuyum ne :) ama babalarımız varlıklarıyla güven verip duruşunuzun dik olmasını sağlıyor manevi olarak farkında olmadan .. babalarınızın ellerinden öper rahmetli olanlarada başsalığı dilerim ..

kendimce bu yazıyı yazmaktan çok mutlu olduğumu da eklemek istedim ..

30 Mar 2009

verdik rahatladık :)

en sonunda aylardır konuşulan siyaset azalacak birazda olsa!

valla benim için seçimin en güzel tarafı aylar yıllardır göremediğim eş dostu görüp halleşmek konuşmak..

ayrıca vatandaşlık görevimizide yerine getirmenin hafifliği...




hayırlı uğurlu olsun verilen oylar yeni gelen yöneticiler..

gerçi ben durum itibari ile bakarsak kendi seçimlerimde (oylarımda) hiçbir desteklediğim kişiye koltuk yolunda yardımcı olamadım :))

ama olsun tarafımız belli en azından :))

ha birde güzel bir bahar günü idi ..

aşkı sevgiyi sevgiliyi hatırlatan mis kokulu güneşli bir gün ..

neyse yarım kalan yazımla bu hafta içinde sizinle tekrar beraber olacağım buraada ..

şimdilik kendinizi iyi bakın ..

hayal kurun, özleyin, özlenin falan filan :))

15 Oca 2009

o an !

hani anlar vardır anlaşılmazsınız ..

hani anlar vardır yanlış anlaşırsınız

hani anlar vardır anlaşıldığınızı zannedersiniz

hani anlar var anladığınızı sanarsınız

ama anlar vardır anlatamadığınız

ama anlar vardır anlatabildiğiniz

ama o an herkes için vardır ..

herşeyin olduğu herşeyin doğru anlaşıldığı anlatıldığı ...



kimbilir!

13 Oca 2009

yine bir pazartesi günü !

ya bu pazartesiler beni kahrediyo..

yaş oldu 30 (OTUZ) hala adaptasyon sorunu yaşıyorum iş hayatına bu günlerde..

oysaki o kadar güzel gecen bir pazar günü ertesi normal şartlarda gülen bir yüzle gelmemiz gerekir işe .. ama maalesef teoride olması gereken pratikte gerçekleşmiyor ve aksi suratlı asabi olarak vakit geçiriyorum :D

neyse hep şikayet etmeyelim yahu en azından etrafımızda bu günü kolaylaştıracak arkadaş eş dost varda biraz hafifliyo olumsuzluklarımız..

ha bide akşamları izlediğimiz elveda rumeli dizisi var .. isteyimki akşam olsun da eve gideyim te büle uzanayım yatağıma isteyim elime alayım kumandayı acayım diziyi kah güleyim kah hüzünleneyim ..

neyse blogumu şikayet panosu gibi kullanmaya devam etmeyeyim daha fazla ..

şimdilik bu kaa ..

isteyimki hepinız mutlu olun :)