28 Ara 2010

Ben seni Beşiktaş gibi sevdim...

İnönü stadında ki maçlara her gidişimde nasıl formamı giyip heyecanlandıysam,
Seninde her yanına gelişinde aynı özeni gösterdim kendime heyecanla,


Nasıl ki dakikalar öncesinden gittiysem boğazın incisine,
Hep seni erkenden gelip bekledim, senin geleceğini bildiğim yerlerde,


Üzdüğünde siyah beyaz beni, nasıl boğazımda bir yumru beni ağlamaklı yaptıysa stad çıkışında,
Sen benim gözlerime bakıp üzdüğünde beni, aynı yumru gene otururdu boğazıma,


Nasıl ki ben o üzgünlüğü eve gittiğimde unutmaya çalışıp eski günlerimizi hatırladıysam siyah ve beyazla,
Seninle olan hüznümü de unuttum, hep mutlu anlarımızı hatırlayarak,


Nasıl ki benim "siyah beyaz" dünyam başkasına hiç cezbedici gelmediyse,
Sen benim dünyamdın "en siyah en beyaz" günlerimde,


Ama nasıl ki dediysek; "terketmedi sevdan bizi" diye karakartala,
Sen nasıl duymadın bizim terketmeyeciğimizi sevdamızı.

25 Ara 2010

Seninki kaç santim? - Greenpeace

Seninki kaç santim? - Greenpeace: "2050’de dünyadaki balık stokları tükenecek. Denizleri hala sonsuz bereket kaynağı olarak görüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Büyük balıkların %90’ı çoktan yakalandı. Toplam balık stoklarının %60’ı bitti. Gerı kalan %40 ise 40 yıl içinde son bulacak. Balıkların bittiği gün deniz yaşamı da bitecek."

20 Ara 2010

Oyuncak Çıkmazı

Oyuncaklarım olduğu yaşlarda;

Oyuncaklarımın değerini bilseydim,

Oyuncak olduğum yaşlarda;

Benimle oynayanlar değerimi bilirler miydi?

Bükermiydim telli arabamın telini,

Büküleceğini bilseydim yüreğimin.

18 Ara 2010

Siz Hiç Amca Oldunuz mu?

"Sesleri duyar gibiyim e ama anne olmak, baba olmak, dayı olmak hala kuzen abi...vs. onlar ayrı elbette ama ben amca olmayı biliyorum."

Şu yaşıma(31) gelene kadar çocuk sevgim "-aa ne kadar tatlıymış bu adı ne ki bunun" dan ileri gitmeyen benim, son zamanlarda yaşadığım tarifi sadece yiğeni olanların anlayabileceği bir duygu bence. İlk doğduğu anda gördüğümde 10 dakika hareketsiz sadece salak bi mutlu ifadeyle baktığım yeğen şimdi 2 aylığa yaklaştı ve artık kucağıma almaya ilk doğduğu günlerde ki kadar çekinmiyorum daha rahat anlaşabiliyoruz amca yeğen.

Anlaşıyoruz derken o benim üzerime kusuyor bende siliyorum hatta bezen silmeyip ekşi ekşi kokuyorum :) ama o ekşi koku rahatsız etmesi gerekirken beni aksine kokladıkça aklıma ufaklığı getirdiğinden mutlu ediyo, şu anlık ilişkimiz bu düzeyde olsa da gayet iyi anlaşıyoruz.
Kucağımdayken ağlamaklı olunca hemen yan odalardan birine kaçıp yıllarca milletin çocuk severken çıkardığı ama benim hep dalga geçtiğim agucuk gugucuk hanimiş benim yeenim hanimiş benim yavru kartalım gibi salak saçma şirinlikler yapıyorum utana sıkıla. Anladım ki eğer çocuk sevmek istiyorsanız bu sesleri elinizde olmadan çıkarıp ona şirinlik yapıyorsunuz. Ne kadar engel olmaya çalıytıysam da başarılı olamadım, gariptir ki bu sesler ufaklıklarda da etkili bi susturma yöntemi oluyor. Çok saçma lan bu döngü.:)

Neyse amca olmak şu anlık çocuk bakıcılığı gibi görünse de asıl onun büyümesiyle ilgili planlarımı şimdiden kafam da kurmamla beraber zamanın yavaş geçtiğini yada benim ufaklığın yavaş büyüdüğünü sanıyorum.

Geleceği ile yaptığım hain planlardan ne onun ne de ebeveynlerinin şu anlık haberi yok. :)

15 Ara 2010

Soğuk muş :/

Soğuk İstanbul günlerinden nefret ediyorum ne olur hissettirmeden geç git :/

Pantolonun altına içlik bile giydirdi bana bu soğuklar ne saçma bi insanım şu an :/

Olmaz ya hani olduda kendimden başkasının olduğu yerde çıkarmam gerekse sanırım ordan bir ses; -hemen giy.. diyecek onu :/

Sevmiyorum seni soğuk bu da böyle biline :/

Ters açıdan yaklaşıp ısınmak için çok güzel bahaneler üretebilirsin düşüncesin de olanlara da başarılar diliyorum soğukları hep yanlarında olsun :/

Soğuk bi insanın notları :/

16 Eyl 2010

Benimle Oynar mısın?

Filmlerde ki gibi enteresan tanışsam, akşamına sevişsem, sonrasında peşinde onbinlerce kişi olsa ama tüm dünyaya galip gelerek kazanan ben olsam. Negzel olmazmıydı.

İçine edeym böyle sıradan hayatın, en kabadayı aşk girşimim otobüsün kalabalıklığının izin verdiği imkanlarda 4-5 durak arasında oluyor. Onda da farklı duraklarda inilicekse kimse riski göze alıp ikinci bir akbil masrafında bulunmak istemiyor.

Yine de, biryerlerde var mıdır böyle bir güç diye umut etmekten geri kalmıyorum. Ya varsa!




15 Eyl 2010

Daha da beteri varmış!

Son yazdığım yazıda demişim ki Facebookta eski sevgiliyi görmek uyuz bi durummuş diye.

Halbuse Taksimde arkadaşlarınla yürürken eski sevgiliyi görmek diye yaşanan daha boktan durum varmış. Hazırlıksız bir anda gelişen ve gözlerini kaçırtan.

Görmezden gelmeye ve onun sizi görmemesine uğraş verirsiniz tüyleriniz dikelir fecahat bişey olur. Davranışlarınız değişir arkadaşlarınıza çaktırmamaya çalışırsınıız. Sonra eylence ve alkol ilacı olur bu tanımsız durumun.

Birdaha eski sevgili görmemek umudu ile karışılır gecenin karanlığına ve kalabalığını da taraf alarak İstanbul sokaklarında.

13 Eyl 2010

Eski sevgilileri facebookta görmek

Uyuz bi durumdur yeaa:)

Ortak arkadaşlarınız falan da vardır arasıra takipte adını görürsünüz falan.

24 Ağu 2010

Biraz Bilim Biraz Kurgu Epeyce Saçmalık

Sabah uyku tutmamıştı pazar günü olmasına rağmen sabahın 6 sında uyanmış patlıycak gibi olmuştu sıkıntıdan, içinde kötü bi his vardı. Açlıktandır dedi fırına taze ekmek almaya cıktı. Fırında bozuk yoktu para üstünü geri çeviremediler, karşıdaki akşamcı kahvesine gidip parayı bozdurucaktı. Kahveye girdiğinde yol üzerinde ki sarı taksilerin çokluğundan hepsinin taksici olduğunu düşündü taksicilerin hepsi kafalarını masaya gömmüş uyuyorlardı. En azından o öyle sandı, kaveciye abi 50 tl bozuk varmı demesiyle birlikte masalarda ki kafaların hepsi hareketlendi ve ona doğru baktılar. Aman tanrım(kahrolsun cnbc-e). O da ne! Bunlar ne? Ananı skym bunların gözü neden kırmızı lan noluyo lan oha avradını sikim hepsi salyalı falan yaratık ne oluyo lan ibnenin evladları diye feryat figan küfür kafir bağrınmaya başladı.

Adamların eksik beslendiği hareketsizliklerinden anlaşılıyordu. Bizim eleman bekleyin amuğa koduklarım burda bekleyin gelcem diyerek koşar adım çıktı.
Eve gitti. Serde yıllardır seyrettiği McGayver becerileri ve yaratıcılığı tavan yapmıştı. Dünyayı kurtarma (tamam dünya değil belki ama mahalleyi en azından) söz konusu olmuştu artık kendisi de kibrit çöpünden nükleer bomba yapabilir dünyayı bu insanımsılardan kurtarabilirdi. Önce piknik tüpünü bir iple sırtından sallandırdı mutfaktan en keskin pıçakları aldı kendisini korumak için banyodan leyeni de ortasından ip ile elinde tutabilir hale getirdi kalkanı da hazırdı metal makarna süzgecini de kafasına gecirmişti gazdan etkilenmemek için ceplerini de limon doldurmuş son olarak ta çocukluğundan beri sakladığı sapanını aldı beline koydu. Şu an dünyayı kurtarmak için herşey hazırdı. Artık "onlar düşünsün" dü. Tek kişilik ordu olarak yola çıkmış kahveyi basmaya gidiyor du ki!
Yolda annesini gördü.
- uyansana salak işe geç kaldın!
(:sıcaklara pis dalasım var bu aralar rüyalarımın bile içine ettiler:)

Erkeklerle kadınlar nede güzel anlaşamıyor

+ Alo şeker naber?


- Sağol graph sen nasılsın?


+ Ne olsun geçen bende taytını unutmuşsun, biliyon demi


- Evet ya nasılsa gelirim diye kalmasında sakınca görmedim


+ Ya ben düşündüm de sana lazım olur falan bana adres versene kargo ile yollayayım


- Allah belanı versin senin


+ Ne dedim ki ben ya manyakmısın kızım sen?


- Yhaaa diyorum işte adam değilsiniz hiçbiriniz


+ )(/()%')(=))(!+'^'^+% (mavi ekran) ne yaptım amnkym anlamadım


Valla sadece iyilik olsun deyyu aradım .. içine sıçayım böyle kargaşanın.

 

bitenin ardından

Sadece obje olarak görülmek istemeyen kişi obje olduğunu öğrenince isyan ediyor, aslında en baştan beri kendisi de çok önemsemiyordu ilişkiyi ama erkek "gideceğim" dediğinde iplerin elinde olmaması şaşırtıyor.

Sonraki evrede saldırarak birlikteliklerinin böyle bitemeyeceğini ben sana bilmemne verdim şunu yaptım deme sürecinin sulu zırtlak bir hal alması ve artık kabul edememek sinir krizleri eşliğinde.


O hiç bel bağlamadığı kendisininde gayrısresmi halde yanında durduğu kişi gerçekleri ondan önce söylemenin cezasını çekmeye mecbur bırakılıyor. Kafa şişiren aynı salak kelimeler etrafındaki "kız lafları" sıralanıyor durmaksızın.


Serbest ilişki, yaşarken kadınlara güzel, bitince erkeklere güzel geliyor ve bu böyle sürüp gidiyor.

bişey sorabilirmiyim?

İşte bu soru ki erkeğin hayatına kabus gibi çöken soru.

Kadın ırkına (Nav'i ırkından bahsedermiş gibi oldu ama idare edin) default olarak yüklenen bu soru cümlesi yer zaman ayırt etmeksizin erkeği panikletmek üzere her daim karşısına çıkabilir.


Zaten erkek devamlı bi hata ettim mi sorunsalı yaşarken iç dünyası ile bu soru ile kısacık zaman diliminde dizlerinin bağının çözülmesine, kalp ritminde bozuklara ve bilimum gözönünden film şeridi geçmelere gark olur ki bu soruyu sorması ile gerçek sorunun gelmesi arasındaki zaman diliminde yaşlanır çöker ve "hayata küser" kişi.


Aksi gibi bu ön sorudan sonra gelen soru da genelde incir çekirdeği ebatlarında olup hiç bi yaptırıma mahal vermez.


Not: Sorulacak soru öncesi soru sorularak soru sormak isteyenleri kınıyor ve onlara laflar hazırlıyorum:)

ters ışık

Bazı insanları tanımak için maskelerinin düşmesini beklemek gibi salak bi tabir vardır bildin mi?
  

İşte ben o insanları "çıplak" gördüm, daha kötüler.
 

Maskeli olmalarını tercih edersin!

SICAK günde SOĞUK günde, Hastalıkta ve sağlıkta.....

Baktım tesbitim gelmiş hemen bir tespit yapayım istedim.


Sıcaklarda ilişkiler genleşip mesafe açıyor bence. Şimdi kışın üşüyünce ellerini tutmak isteyen sevgili sıcaklarda ellerinin terlediğinden mütevellit çaktırmadan çaktırmadan çekmeye çalışıyor ellerini. 

Soğuklarda ev daha ısınmamış tv izlerken sana sokulup kol altı (döş) bölgesine kafasını sokmaya çalışıp şirinlik yapan sevgili yazın kollarınız deyince oluşan yapışıkımsı halden dolayı ben karşıyamı geçsem ne diyor.


Kışın neredeyse bütün planlar dışarı çıkılırken sizle oluyor. E malum kışın etkinlik fazla olmaz gidilcek yer fazla olmaz. Ama heryere sevgili gelir kar demez kış demez.

Ama yazın gündüzler uzun istanbulda dakka başı etkinleşen insanlar dolu arkadaşlarla yapılcak gezmeler çıkar aile ile gidilen doğa turları çıkar. Çıkar babam çıkar..


En son eyyteree bee deyip isyan bayrağını çekersiniz sonra ama aşkıııaaammm deyip sevimlilikle gene gönlünüzü alır.

Hancı bana şarap, atıma da su getir :)

Artık yaşlandığımdan olsa gerek daha fazla şarap içer gördüm kendimi "bu aralar".


Bu yaşa kadar semt çocuğu olmanın getirisiyle daha ziyade bira ve kısmen rakı ile sulanan bünyemiz bunların hakkını verirken, fransız milli içeceğine biraz kültür olarak uzak kalıp hakkını veremediğim durumu yaşıyorum "şu aralar".


Şöyle ki; ne seçmesini bilirim ne tadının hangi meze/yemek ile daha iyi uyum sağladığını bilirim ne de bunların neye göre daha iyi olarak ayrıldığını bilirim. Zamanından beri ikram edilirse içtiğim içki yavaş yavaş hayatımda yerini değiştirip bir bilgelik mecburiyeti kılmaya başlıyor. Birde kardeşim bilen adam masada öyle bir anlatıyor ki tadını özelliğini üzümünü ekşiliğini ilk başta ağzımı buruşturduğum ekşilik gidiyor sanki dünyanın en leziz içkisini içiyor hissi ile içmeye devam ediyorum. Sanırım en kıskandığım masa sobetleri oluyor ve bende bu meletin içimini yeri geldiğinde sunumunu bilme isteği oluyor "o aralar".

O değilmiş!

Gidebildiği kadar hızlı gitmesi gerektiğini hissediyordu. Yanlış mı doğrumu yapmıştı bilemiyordu ama bildiği tek şey "o" olmadığı idi.


Ve deniz gören bir yere yanaşıp düşünmeye başladı az önce uyurken yanından kaçarak çıkıp gittiği kişi uyurken seyrettiğinde ve kokladığında herkes gibiydi. Hiçbişey hissetmemişti.


Oysa ki 3 saat öncesinde herşey çok güzeldi. Uyanıkken gözlerine baktığında huzur bulduğunu sanmıştı. Bulduğu huzur değil yenemediği arzuları idi ve bunu "o" sandığı kişi uyurken farketmişti.
Sabah olmasın gün başlamasın istiyordu! Aramasın ve yalan söylemek zorunda kalmasın istiyordu.


Çünkü "o" değildi ve bunu söylemesi gerekiyordu.

Eskiden buralar hep yeşillikti !

Moda olmuş bi tanım vardı "Seksenlerde çocuk olmak" diye birçok ortak paydalardan bahsedilen yazılar ve benzeri ppt. slaytları falan vardır. Komşuluk anlatılır tek kanallı trt anlatılır misket, top, saklanbaç oynamak falandan bahsedilir. Müzikler, diskolu filmler ve benzeri bir sürü şey herkes kendinden bişeyler bulur. En azından ben çok buldum :) misal "size bir bilmecem var çocuklar "deyince herkesin aklına meşşur cıngıl geliyodur sanırım:)

Neyse ben en çok eskiye dönük semti özledim onu demeye getirmek için girişte sizlere küçük bi anımsama yazısı ile selam çakayım istedim o dönemlere ait. Semt kültürü ile büyüyen biri bence hayata biraz diğerlerinden galip başlar çünkü herşeyden önce değer verdiği şey kişilerdir yani şöyleki geniş bi yelpaze de düşünürsek semtimizden her bölgeden aileler vardı. Bu yüzden kişileri memleketine ne bileyim siyasi görüşüne göre yargılamaya başlamadan onlar bizim canımız ciğerimiz olmuştu. şimdi ki gibi insanları memlekete göre karakter tahlili yapılmazdı. Hatice teyze nereli olursa olsun benim için bana vermiş olduğu içli köftelerle ve soğuk ayranla anılacak, oğlu Ufuk ta hep benim arkadaşım olucaktı 14 yıl sonra görüştüğümde bile arada hiç bir soğukluk olmamasından bu çıkarımı rahatlıkla yapabiliyorum. Ya da köşe de ki bulgar macırı bakkalın bize gazoz kapaklarını biriktirip alın bakalım bunları deyişiyle hatırlıcaz.


O zamanki başlayan arkadaşlıklarımız aşırı olmadan herkesin farklı yönlere farklı düşüncelere farklı mesleklere farklı muhitlere taşınmasıyla devam etti. Şimdilerde baktığımda hala en samimi duygularla görüştüğüm adamların birçoğu benimle aynı düşünceleri bırakın, yakın bir dünya görüşüne sahip olmayanları bile var hatta bu hafta sonu yapılcak olan bir konsere gidicem diye geçmedikleri dalga etmedikleri pislik kalmamasına rağmen ordan çıkınca bana gel lan o kafayla eve gidip rezil etme kendini demişlikleri olan. Sİze sahip çıkmayı (ki aynı bağlamda sizin de onlara) görev edinmiş insanların varlığından haberdar olmanız mutluluk verici.
Bu yazıyı bi türlü bağlayamadım aklımdakileri istediğim gibi anlatamadım ama gene de yazmak istedim :)

 
Ayrıca yazı da bahsi geçenlerden biri bile benim yazı falan yazdığımı bilseler eşeğin götüne sokarlar, mahallenin uzun zaman eylencesi olurum edebi özenticiliğimden dolayı :)

Sabah vs Sabah

Sabah uyandım plajı gören pencerenin camı açıktı içeri mis gibi toprak ve deniz kokusu beraberce girmek için rüzgarın desteğini arkasına almıştı. Bir çırpı şortumu giyip hemen bayırın başındaki bakkala çıktım. Yerler yamalı gibi ıslaktı kasabanın tüm halkı erkenden kalkmıştı herkesle selamlaşarak küçük su birikintilerinde terliklerimle "şap şap" sesleri çıkararak oyun oynayarak yürüyordum. Çocuklar gibi şen olan bin atlı gibiydim yeşilliklerin arasından koşarak eve geldim hemen evin bahçesine kahvaltıyı hazırladım ve beklemeye başladım...

..........................
(burası mavi ekran süresi)
Sabah kalktım ağız dolusu küfür ettim camı açık unutmuşum büzüşerek uyuyakalmışım kemiklerim donmuş. Zaten geç kalmışım telaşla kıyafetleri buldum, binadan çıktım ilk adımım da suya bastım pantolonuma sıçrayan su yüzünden ettiğim küfürlerle uyandığım anı destekledim. Derken köşeyi döndüm ve otobüs hareket halindeydi su birikintilerine basmamaya çalışarak koştum ve yetiştim. Otobüs şöförü beklediği 3 saniyeden dolayı sanki beni vatan haini imişim gibi süzdü ben saf salak bi baş selamı ile durumu kotarıp arkaya geçtim. Ve telaşla işyerine vardığımda masama poğaçamı koyup çayın demlenmesini beklemeye başladım.
(olmasını istediğim bir sabah ve bu sabah detaysızca anlatılmıştır)

"B" ile başlayan mutsuzluğum!

"Bazı hikayelerin sonu mutsuz bitermiş."  

Bu hikaye de onlardan.
 

Bitti ve mutsuzum.
 

Bilemediğim ise sen nasılsın?
 

Başka bir zaman da bilmek dileğiyle!
 

Bilemeden ölmek var ya.
 

Bilemezsin nasıl dokunuyor bana.

eski sevgilinin fotografları

Az önce ekşi sözlük te bu başlığı görünce aklıma gelen ilk şey bende bunlardan olup olmadığıydı.


Sonra şu geçti içimden hangi eski sevgili?


Şimdi bünyede şişkinlik yapan kazık atıp giden sevgilim bir adetti ve onun fotografları bir daha ulaşılamamak ve görmemek üzere yok edildi. Ama naif olan böyle ayrılıdığımıza üzüldüğüm elimizde olmayan sebeplerle ayrıldığım eski sevgilimin fotografları hala bir yerlerde durur açıp bakmasam da silme isteği duymamışımdır.

Demek ki insan kuyruk acısı hissedince gözü hiçbirşeyi görmeden yok ediyor diye geçirdim içimden. Sonra da bana kazık atan sevgililere küfür ettim ağız dolusu bu haftanın ilk gününde hiç aklımda yokken.

22 Nis 2010

Sigara Düşündürür!

Sigaranın kapalı yerlerde içme yasağından sonra kendisine bu yasayı evinde uygulama zorunluluğu getiren adam televizyonunun sesini kısarak balkona sigara ve çakmağını alarak çıktı. Dışarısı Aralık ayının tüm özelliklerini iliklerine kadar hissettiriyordu, hafif bi yağmur ama ayaz derecesinde soğuk ve koyu gri bi gök.

Sigarasını yaktı ve şehrin bacalarından çıkan dumanlarına bakarak üşürken aklına gelenleri sorgulamaya başladı. Şu an ki yalnızlığını sorguladı, hayatına giren insanları ve hala hayatındaki insanları, yapmak istediklerini, yapamadıklarını.

Sigarasından son nefesini aldı dumanını içine çekti ve sigarasını söndürdü. Odasına geçti ve televizyon izlemeye devam etti. Sigarayla gelen düşünceler dumanıyla uçtu gitti.

15 Şub 2010

sevgililer günü özel!

ne özeli yaa özel bi anlamı olmayan bi gün hakkında özel ne yazabilirim ki?

sanırım günün önemi beni pek ilgilendirmiyor da .. bana sevgili olabilecek bir kadının yokluğu bana dert oluyor ..

oysaki eski sevgilimin bana gecen sene sevgililer gününde elceğizleriyle ördüğü atkımı takarken haala bir sevgilim varmış gibi zannediyorum .. ya bi depresif haller içerisindeyim ..

(:iş bu kısa depresif yazı sevgili edinilmesi durumunda kendini yok edecektir:)