24 Ağu 2010

Sabah vs Sabah

Sabah uyandım plajı gören pencerenin camı açıktı içeri mis gibi toprak ve deniz kokusu beraberce girmek için rüzgarın desteğini arkasına almıştı. Bir çırpı şortumu giyip hemen bayırın başındaki bakkala çıktım. Yerler yamalı gibi ıslaktı kasabanın tüm halkı erkenden kalkmıştı herkesle selamlaşarak küçük su birikintilerinde terliklerimle "şap şap" sesleri çıkararak oyun oynayarak yürüyordum. Çocuklar gibi şen olan bin atlı gibiydim yeşilliklerin arasından koşarak eve geldim hemen evin bahçesine kahvaltıyı hazırladım ve beklemeye başladım...

..........................
(burası mavi ekran süresi)
Sabah kalktım ağız dolusu küfür ettim camı açık unutmuşum büzüşerek uyuyakalmışım kemiklerim donmuş. Zaten geç kalmışım telaşla kıyafetleri buldum, binadan çıktım ilk adımım da suya bastım pantolonuma sıçrayan su yüzünden ettiğim küfürlerle uyandığım anı destekledim. Derken köşeyi döndüm ve otobüs hareket halindeydi su birikintilerine basmamaya çalışarak koştum ve yetiştim. Otobüs şöförü beklediği 3 saniyeden dolayı sanki beni vatan haini imişim gibi süzdü ben saf salak bi baş selamı ile durumu kotarıp arkaya geçtim. Ve telaşla işyerine vardığımda masama poğaçamı koyup çayın demlenmesini beklemeye başladım.
(olmasını istediğim bir sabah ve bu sabah detaysızca anlatılmıştır)

Hiç yorum yok: