10 Tem 2009

Babama (Redaksiyon yapılmış hali ile bir kez daha)

Çocukluğuma dair ilk hatırladığım şey beni İnönü Stadyum'unda maça götürmesi ve beraberce yaptığımız tezahüratlardır; onun omzuna oturmuş deli gibi bağırışım ve düşmemeyim diye elimi hiç bırakmaması.. Bahsettiğim, bana hayatımda birçok ilki yaşatmış, şimdiler de bile benim için ne kadar değerli olduğunu hissettiremediğimi düşündüğüm ama içimde anlamı çok daha başka ve çok daha büyük olan bir kişi. O benim babam.

Ben camiiye ilk babamla birlikte gittim. Uykulu gözlerle arkasından ilerleyişim sonunda içeri girmiş ve insanların arasına karışmıştık. Beni takip et demişti. Namaz boyunca oturuşu selam verişi dahil ne yapıyorsa aynı şekilde yapmaya çalışmıştım. :)

İlk rakımı da onunla içtim. Bir akşam eve geldiğimde açmış Export' (Yeni Rakı)u ufak ufak demleniyordu. Beni görünce, gel buraya keranacı dedi. Karşısına oturdum. Bir bardak rakı da bana doldurdu. Ben de büyüdüğümü, artık adam olduğumu ispatlamak için daha iyi bir sınav olamaz diye düşünüp o rakının geniz yakan kusma isteği uyandıran tadına mümkün olduğunca aldırmayarak büyük yudumlarla mezeler eşliğinde mideme indirdim. Sinemaya ve tiyatroya da ilk kez babamla gittim. Film bir Kemal Sunal filmiydi. Çok gülüyordum ancak diğer yandan da salonun karanlığı tedirgin ediyordu beni. İki sahnede bir yanımda olduğunu yeniden görmek için babama bakıyordum. Yanımdaydı, gülüyordu :) Tiyatroda ise durum biraz farklıydı. Nejat Uygur'un bir oyunuydu sanıyorum. Hatırladığım tek şey sahnede bir kazık olduğuydu. Bu sefer babamın yanımda olup olmadığına aldırmayacak kadar yorgun olmalıymışım ki gösteririn büyük bir bölümünü uyuyarak geçirmişim. Ve ilk tokatım. Bir kere ama sağlam vurmuştu. (Laf aramızda babam marangozdur. Eli kürek gibidir. Bu nedenle benim babam sizin babanızı döver! Öyle böyle değil yani. Tanıdığım en güçlü adamlardan biridir. Kırk kere maşallah!) Tokatı da bir veli toplantısının arkasından yemiştim.

Babam bizim için hoşlanmadığı, istemediği aslında tam tersini düşündüğü birçok şeye katlandı. Bu yüzden onunla gurur duyuyorum. Aslında yazımı "Babalar Günü"nde yazmayı planlamıştım ama daha öncesinde onunla beraber tatilde olduğumuz için bir türlü fırsat bulamadım.


(:Babam derin sularda balık avında kadrajdaki de motoru:)

Lapseki'de beraber denize girdik, balık tuttuk, sabahları erken uyanamadığım için(!) yürüşüye çıkamadık ama motoruyla gezdik.. Çok keyifliydi.

Hah! Babam için yazı yazacağımı tahmin etmezdim. Yaşlanıyor muyum ne?.. Ama şu bir gerçek ki o benim en büyük gurur ve güven kaynağım.

Babalarınızın ellerinden öper rahmetli olanların da topaklarının bol olmasını dilerim. Bu yazıyı yazmaktan çok mutlu olduğumu da ayrıca belirtmek isterim.

Hamiş: Mesaisinden zaman ayıran değerli arkadaşıma yazımı düzelttiği için teşekkür ederim..

Hiç yorum yok: